Gezilerim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gezilerim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

YUNAN ADALARI GEMİ TURU (MİKONOS - SANTORİNİ - RODOS)

Ruhumda bambaşka bir etki bırakan, maviyle donanmış tatilime hoş geldiniz. :) Şimdi sizleri satırlarımda Yunanistan'a ışınlıyorum..

Bugüne kadar gemi turlarına çok da sıcak bakmamış; daha çok "bir yere gitmişken orada kalayım, orayı keşfedeyim" tarzındaki tatilleri benimsemiş biri olarak bambaşka bir deneyim oldu benim için bu tur. Günleri mavinin kucağında geçirmek, geceleri güzelim Ege sularında seyreden koca bir gemide uyuma fikri ve tabii ki her sabah gözünü Yunanistan'ın başka bir cennetten kopma adasında açmak. Her detayıyla çok güzel 3 gece geçirdik ETS Tur ile katıldığımız Mikonos - Santorini - Rodos gemi turunda.


0

PRAG

Şehre ilk adımımı atmamla şöyle bir etrafıma bakar bakmaz; “çizilen sanatsal bir tablonun şehir olarak inşa edilmiş hali olmalı” dedim.. Tarih karşımda en bakir haliyle duruyordu. Tek farkın içinde bulunduğumuz yüzyıl olduğunu hissettim. Gökyüzündeki bulutlar bile bunu doğrulayacak kadar büyülüydü. Prag; bir açık hava müzesi, masal diyarı, sanat yuvası, film setiydi.. Gerçek olamayacak kadar çok güzellik bir arada, içinde yaşayıp her anını teneffüs eden şanslı insanlarla dolup taşarken benimse içim kıpır kıpır, keşfe dalmak için sabırsızlanıyordum..

2

BRUGGE - BRÜKSEL

Kuzeyin Venedik'i, Şirinler kasabası, bir masal diyarı.. Brüj, her an binalarının, gotik yapılarının içinden kabarık etekli kadınlar çıkıp da faytonlara binecekmiş gibi, patates ve çikolata kokularıyla çevrelenmiş parke taşlı sokaklarında asude asude yürürken 21. yüzyılda olduğumuza inanamadığım, üç boyutlu bir masal kitabı benim için. Sağımda solumda gördüğüm lego görünümlü çatılı, dantellerle süslenmiş biblo evlerine biraz hayret, çokça da aşkla bakakalırken kendimi "acaba masallardaki prenses bu evde mi yaşıyor?" sorusunu sorarken bulduğum, Ortaçağ huzurunda yaşayan bir medeniyet şehri. Hazırsanız, kendi gözümden, kalbimden geçtiği gibi ve elimden geldiği kadar aktarmak istiyorum birkaç günümü okuyanlarıma..
8

BOLOGNA - TOSKANA

O coğrafyada geçen izlediğim filmler ve büyüleyici fotoğrafları sayesinde daha gitmeden aşık olduğum bir yerdi Toskana. Aklımı orada bırakacağımı bile bile bu çekime daha fazla karşı koymayıp Eylül’de yollarına düştüm. Her noktasında hayallerimdeki masal diyarına kavuşmuş hissettim kendimi.. Merakımdaki özel yeri artık anılarımda yer etmiş şekilde bir ilkbaharda tekrar görüşmek üzere ayrıldım bu güzel topraklardan. Her zaman söylediğim gibi, gezi tavsiyeleri veren bir gezgin yazısı olmayacak bu.. Sadece kendi deneyimimi aktaracağım, ufuk açmasını temenni ettiğim bir tecrübe yazısı demek daha doğru aslında.. Hep tatlılarımın değil bazen de gezdiğim yerlerin tarifini sizlerle buluşturmak paylaşımcılık sevdamdan dolayı beni fazlasıyla mutlu ediyor.. :)
6

KAŞ - KALKAN



Güzel ülkemizin cennet köşelerinden derlerdi hep buralar için; bu yaşıma kadar gezip görmemekle nelerden eksik kaldığımı bu ziyaretimde anladım. Her köşesinde tarih barındıran, insan gözünün görebileceği her türlü rengi ve mavinin her tonunu bünyesinde birleştiren bu büyülü topraklara adeta vuruldum. Gelin size de dilim döndüğünce anlatayım bu deneyimi..
14

BOLU YEDİGÖLLER


“Nasıl iş bu
Her yanına çiçek yağmış
Erik ağacının
Işık içinde yüzüyor
Neresinden baksan
Gözlerin kamaşır

Oysa ben akşam olmuşum
Yapraklarım dökülüyor
Usul usul
Adım sonbahar..”

- Atilla İlhan
18

SELİMİYE



Havasına, suyuna, toprağına, doğasına aşık olduğum; her dönüşümde kalbimi bıraktığım köydür Selimiye.. Yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamayarak yazıyorum bu satırları. Bu yazıyı en çok benim gibi doğaya tutkun, sadece fotoğraflardan dahi oranın huzuruna kapılmış, bu güzel köyün merakı içindeki sizler için yazıyorum. Bu yazımı bir gezgin veya turistten çok, bu güzel köyün her mevsimini tatmış bir gözden okuyorsunuz. Ve eğer ki sabredip yazının sonuna kadar okuyabilirseniz, sonunda bir sürprizle karşılaşacaksınız. :-)

Swan Lake'de odadan manzara, Ağustos 2015

Selimiye manzarası, Ağustos 2015


Geçtiğimiz yaz Ağustos ayında tanıştık Selimiye ile. Bir rota belirlemiştik kendimize. Araba yolculuğu yaparak Ege’yi turlayacak, 1 haftaya 4 ayrı beldeyi sığdıracaktık.. İlk durağımız Alaçatı oldu.. Oradan Marmaris’e 45 dakika uzaklıkta olan Selimiye, Datça ve son olarak Akyaka’da sonlandırdık. Maceralı, bol gezmeli, bol fotoğraflı bir tatildi ama Selimiye’nin tadına bir kez vardıktan sonra orda geçirdiğimiz iki günün sonunda ayrılık vakti geldiğinde içime düşmüştü burukluk bir kere.. Biliyordum; gidiyordum ama kısa süre sonra düşecektim yine yollarına..

Selimiye Sahil, Ağustos 2015

18

BOZCAADA

2016 Bozcaada


 "Tanrı, insanların uzun ömürlü olmaları için Bozcaada'yı yaratmış." demiş Heredot.
Seneler önce ilk gidişimde Bozcaada'ya, feribottan indiğim an "huzur bu olmalı, sanki bir film karesindeyim!" demiştim. Rengarenk, kekik kokan sokakları, Polente’de gün batımı, bağların üzerinden mehtabın doğuşu, bağbozumu, Ayazma Panayırı ve tabii ki muhteşem şarapları.. Yaşadıkça adayı, aşık oldum.


2016 Güncellemesi - Bu yıl ise Haziran ayında yine yeniden kavuşmak için gün saydıran masal adamın kapısını çaldım.. Nasıl özlemişim hikayesi olan Rum evlerini, bol romanlı ve şiirli sokaklarını.. Buradayken aldığım nefesin hakkını vererek yaşadığımı hissediyorum. Uykuya yenik düşmeyip sabahın seherinde uyanıyorum daha fazla yaşamak için adayı, sabah güneşinin ışıltıları, ıssızlığı ve huzurunu..
 
13
Başa Dön