KAŞ - KALKAN



Güzel ülkemizin cennet köşelerinden derlerdi hep buralar için; bu yaşıma kadar gezip görmemekle nelerden eksik kaldığımı bu ziyaretimde anladım. Her köşesinde tarih barındıran, insan gözünün görebileceği her türlü rengi ve mavinin her tonunu bünyesinde birleştiren bu büyülü topraklara adeta vuruldum. Gelin size de dilim döndüğünce anlatayım bu deneyimi..

Öncelikle Kalkan ile başlamak isterim.. Harika bir doğaya sahip küçük bir sahil kasabası Kalkan, tatilde kafa dinlemeyi sevenler için birebir. Tipik Akdeniz mimarisi hakim sokaklarda, tahmin edeceğiniz üzere her yer otel, pansiyon, cafe ve restoran. Merkezinde kendimizi İngiltere’de hissediyoruz.. Neredeyse bütün ilanlar, panolar, reklamlar İngilizce. Kalkan’da yerleşik bir İngiliz nüfusu olduğunu duymuştum ama bu kadarını beklemiyordum açıkçası.. Bu nedenle Kalkan merkezde vakit geçirmekten çok Kaş’ı tercih ediyoruz..

Kalkan Merkez

Kalkan Merkez

Kalkan Merkez

Kalkan Merkez
Buradaki akşamlarımızdan birini Patara Plajı’nda gün batımını seyretmeye ayırıyoruz. Patara bir açık hava müzesi.. Likya uygarlığı kalıntılarının ve hala devam eden kazıların arasından ilerleyerek plaja ulaşıyoruz. Caretta Caretta’ların büyüklü küçüklü ayak izleri bizi denize yönlendiriyor.. seriyoruz havlumuzu ve olağanüstü bir günbatımına şahitlik ediyoruz. An’ı durdurmak isteyecek kadar büyülü..

Patara Plajı - 19 No'lu Caretta Caretta yuvası.. :)

Patara Plajı'nda canlar..

Hemen arkadaş olduk.. :)


Patara Plajı'nda destansı bir gün batımına şahit olduk..
Çıplak gözle görmeden önce fotoğraflarından vurulduğum ve havasını dahi solumayı uzun süredir hayal ettiğim Kaputaş Plajı’na gitmeden olmazdı elbet. Önce tepeden bir süre muhteşem manzarasını seyretmeye doyamıyoruz ve 180 merdiveni inerek ulaşıyoruz fakat bu yorgunluğa kesinlikle değiyor.. Bir günümüzü orda karşılamayı hayal ediyoruz ve Kaputaş’ı bomboş, sadece bize aitken fotoğraflamak ve deneyimlemek için ertesi gün sabah uykumuzu feda ederek erkenden yola koyuluyoruz. Sadece dalga sesleri, turkuaz ve salt huzur. Kumların üzerinde ayaklarıma denizin köpüğü değdikçe özgürlüğe benzer bir hissiyatla doluyor içim.. Yaşadığımız toprakların ne denli güzellikler barındırdığını hatırlatıyor. 1963 yılında buranın yapımı sırasında duvarlarından düşerek hayatını kaybeden 4 işçinin isminin yazıldığı levha takılıyor gözüme.. Şimdi herkesin bakıp huzur dolduğu bu cennet diyarı nasıl da zamanında başka evlere hüzün getirmiş, düşünüp içlenmeden edemiyorum..

Kaputaş Plajı'nın yolu

Kaputaş Plajı
En çok vakti Kaş’ta geçirmeyi tercih ediyoruz, çünkü daha bir kalbimize dokunuyor sanki. Daha samimi, daha gerçek.. Daha bizden. Kaş merkezde bolca geziyoruz.. Uzun Çarşı’yı gezmek, ismine tezat olacak kadar kısa sürede bitiyor ve bolca fotoğraf karesiyle birçok kıymetli anı ölümsüzleştiriyoruz. Kedilerinin hepsi birer tebessüm konduruyor yüzüme.. Bi Lokma’da kahvaltı, Zaika’da akşam yemeği deneyimliyoruz. İkisi hakkında da çok tavsiye aldım gitmeden, Zaika kusursuza yakın bir lezzet sunarken, Bi Lokma’nın sadece anne böreği ve ortamın huzuru aklımıza kazınıyor.

Kaş Merkez - Her renk çiçek..

Kaş Uzun Çarşı

Kaş Uzun Çarşı

Kaş Sokakları

Kaş Sokakları

Her aradan dereden bir manzara.

Kaş Uzun Çarşı

Kaş Uzun Çarşı

Kaş Sokakları

Kaş Sokakları

Kaş Sokakları


Kaş Uzun Çarşı
Hidayet Koyu ve Limanağzı’nı ziyaret etmeyi unutmuyoruz. Hidayet Koyu’nu eskiden bilenler bir gözlemeci teyze ve işletmesiz bir koy olduğundan bahsetti; o haliyle hayal ettim ve o bakirliğini de görebilseydim diye düşünmeden edemedim. Hoş; şimdiki haliyle de konfor sahibi, keyifli bir plaj ortamı olmuş. Şezlong 10 TL, şemsiye 5 TL. Kaş standartlarında; ama Çeşme-Bodrum’un uçuk “beach”lerine göre oldukça uygun. Limanağzı’nda ise Bilal’in Yeri’ni tercih ediyoruz ve turkuaz-yeşil bir deniz ile baş başa güzel bir gün geçiriyoruz. Giriş ücretsiz, ne yerseniz içerseniz o.. Limanağzı’na gidiş ise 20 TL.

Buralarda nerede denize girerseniz girin, gözlük-şnorkel ikilisini yanınıza almayı unutmayın!

Limanağzı - Bilal'in Yeri

Limanağzı - Bilal'in Yeri

Hidayet Koyu - Blanca Beach
Bir günümüzü Üçağız’dan bindiğimiz ufacık bir tekne ile gezdiğimiz Kekova turuna ayırıyoruz.. Sırasıyla Akvayum ve Tersane koyları, Batık Şehir’i geziyoruz. Ve yaklaşık 5 saatimizi Kaleköy’e ayırıyoruz. Bir avuç insanın yaşadığı bu ufacık köye varır varmaz bırakıyoruz kendimizi tarih kokan sokaklarında kaybolmaya.
Antik Simena’dan kalan lahitlerin arasından muhteşem manzaralar eşliğinde yaptığımız uzun yürüyüşten sonra Ankh Cafe’nin meşhur ev yapımı dondurmalarını tadıp Kaleköy’e de tekrar en kısa vakitte kavuşmak üzere veda ediyoruz..

Üçağız

Tekne turundan..

Batık Şehir

Batık Şehir

Batık Şehir

Kaleköy - Simena

Kaleköy - Simena

Kaleköy - Simena

Kaleköy - Simena

Kaleköy - Simena

Kaleköy - Simena / Kedileri çok açtı.. :(

Kaleköy - Simena - Kale

Kaleköy - Simena

Kaleköy - Simena

Kekova
Bu gezi boyunca iki otelde konakladık, biraz da onlardan bahsetmek istiyorum. İlk olarak adresimiz Prima Donna Patara idi.. Patara’nın tepelerinde oldukça gizli saklı bir otel.. Kalkan yönüne ilerlerken Patara tabelasını geçtikten 1-2 km sonra bir beton fabrikasının önünden dağ yoluna sapılıyor.. Ve başlıyor Prima Donna’nın kendisini iyiden iyiye merak ettiren o her yanı zeytin ağacı ve ormanla kaplı, toprak ve bol tırmanışlı yolu. Yol boyunca yol kenarındaki ağaçlara yerleştirilmiş şeker mi şeker abartısız Prima Donna tabelalarının rehberliğinde yaklaşık 20 dakikalık bir tırmanışla otele ulaşılıyor.

Prima Donna'ya giden yol..

Prima Donna'nın girişi


Zeytin ağaçları karşılıyor ilk olarak. Prima Donna, Patara’nın tepelerine kurulmuş 8 adet villadan oluşan bir otel. Sahibi Cengiz Bey eski bir doktor, gayrimenkul işleriyle uğraştığı bir dönemde rastlamış bu araziye ve yıllar içinde Prima Donna’yı kurmuş. Yüksek enerjisi ve hep gülen yüzüyle tek kişilik bir ordu edasıyla yönetiyor otelini.. Hem işletmesinden hem de mutfağından sorumlu; kahvaltı, akşam yemekleri ve ikramlar hep Cengiz Bey’in farklı yorumlarıyla kendisi tarafından servis ediliyor. Patara Plajı’na tepeden bakan oteldeki villaların isimleri ise eski Hollywood yıldızlarına ithaf edilmiş; Grace Kelly, Audrey Hepburn, Brigitte Bardot gibi.. Dünyadan tamamen kopmalık, doğayla baş başa kalmalık özel bir kaçış noktası. Şansımıza hava bulutluydu biz göremedik, ama buradan Patara'ya batan güneşi seyretmek ayrı bir haz imiş..

Bu köşe favorim oldu Prima Donna'da..

Her köşeden manzara..

Mutfak görürüm kaçırır mıyım hiç? :)
İkinci adresimiz olan Fidanka Hotel ise daha önce asla rastlamadığım tarzda çok ama çok bir farklı mekan; otel diyemeyecek kadar ev ruhunu hissettiriyor bize. Her yerinden yaşanmışlık, sanat ve zarafet fışkıran adeta hayal ürünü bir küçük cennet. Otel, Kalkan merkeze yaklaşık 2 km uzaklıkta ve denize tepeden bakıyor. Merdivenlerinden çıkıldığı anda masmavi bir havuz, rengarenk mis kokulu çiçek çeşitleri ve bitkiler içinde Fidanka’nın taş ve ahşapla bezenmiş evleri karşılıyor gelenleri. Otelin her köşesinde yüzlerce farklı yerden toplanmış antikalar gizli, detaylar otelin mimarisi ile muhteşem bir uyum yakalamış. Bahçesinde onlarca farklı türde ve renkte çiçeğin ve fesleğen kokularıyla harmanlanmış aroması hala burnumda!

Fidanka Hotel

Fidanka Hotel

Fidanka Hotel

Fidanka Hotel - Çiçek bahçesi..!

Fidanka'da odamız..

Odamızdan gün batımı..
Otelde kahvaltı açık büfe ve çeşit oldukça fazla. Ekmeklerinden ve üzümlü çöreğine ayrı bir not düşmek gerek, son derece muazzam! Fidanka aynı zamanda bir restorana sahip, konaklanmasa bile dışarıdan yemeğe gelinebiliyor.. Oldukça kapsamlı bir menüye sahip, deneyimleme şansımız oldu ve çook beğendik her şeyi.

Her köşesi ayrı güzel..

Fidanka'da kahvaltı..

Bu üzümlü çöreklere bayıldım!
Fidanka Hotel’in sahipleri İstanbullu bir aile. Her biri güler yüzüyle daha ilk dakikadan itibaren evde hissettiriyorlar, daha da fazlası bu enerjileri bütün personele yansıyor. Ailenin Nüket Anne’sinin hayat enerjisi ve zarafeti, Cüneyt Bey’in harika işletmeciliği ve son olarak daha ilk günden beni alan samimiyetiyle yıllardır tanıyormuşum gibi hissettiğim canım Bilge’nin misafirperverliğiyle Fidanka bende artık özel yeri olan mekanlardan biri oldu.

Patara'da gün batımı..

Kaş

Kaş
4 günün kesinlikle yetmediği bu ufak Kaş-Kalkan seyahatinden aklımızı orada bırakarak dönüyoruz. En kısa zamanda uzuunca listemizin vaktimizin yetmediği kısmını tamamlamak üzere tekrar yolumuzu bu cennet diyarına düşüreceğiz.

Kendi deneyimimi aktardığım yazıya burada son verirken, bunun tam kapsamlı bir Kaş – Kalkan gezi yazısı olmadığını not düşeyim. Gezilecek o kadar çok yer, yapılacak o kadar çok aktivite var ki buralarda, tavsiyem kendinize göre bir program çıkarmanız.

Sevgiyle..








14 yorum

  1. Yüreğinize sağlık❤️

    YanıtlaSil
  2. Bakmalara doyamadım fotoğraflara. Muhteşem.

    YanıtlaSil
  3. Harika fotoğraflar kendimi içinde hissettim :)

    YanıtlaSil
  4. FİDANKA otel de aklım kaldı nasıl güzel bir yer öyle
    sevgiyle kal

    YanıtlaSil
  5. Kalkan'dan sevgiler.Ağzıniza sağlık bu kadar güzel tatlı anlatılabilir di.Ciragan villalarına da birgun bekleriz kalkan akbele mevkisinde :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah diyelim, güzel Kalkan'a sevgiler!

      Sil
  6. Bu yıl bizde 3 gün kaşta kaldık muhtesem bi yer aklım kaşta kaldı sizde çok güzel resimler çekmişsiniz elinize sagkik

    YanıtlaSil
  7. fotoğraflara bayıldım. ben de Kaş' a aşık olmuştum :)

    YanıtlaSil
  8. Ya ne güzel yazmışsınız .Öyle sıcak öyle yalın öyle samimimi...Dilinize bayıldım. Bir edebiyat öğretmeni olarak benden size kocaman bir aferin:)) Kaleminize sağlık, yazdıklarınızla, görsellerle Kaş'ı çok sevdim. Gezilecek yerlere Kaş'ı da ekledim.

    YanıtlaSil

Başa Dön